15.01.2007 - 12.13
canım,
okadar huzurlu geldim, sarıldımki gene gece sana.. uyumak için 2günün sıraladığı suratını izledim, elinin sıcaklığını, yumaşaklığını, sana sarılmayı..senle yürümeyi.. konuşmayı, durmayı,bakmayı.. esmeyi, dinmeyi..senle olan herşeyi, geçen 2 günü..kavurdum gözlerimle, gözlerim kapalı içten içe ..
uyanmışım sabah kaymış gitmiş yatağımdan, sanki senle kalktım, 5.30 du saat, servise 2.5 saat kala, geride uyuyamadım..
huzur biraz hüzne karıştı, baktım bitmiş sönmüş gece, ankara başlamış.. gelmişim gene, iş.
iş? deme boşver demişim kendime, suss..
sen aramışsın - sesin ne güzel, telefon ne tonsuz..
oturmuşum masanın başına,
yapılacak herhangi birşeye de girişemiyorumki, ya bian biri gelirse diye, öyle gelişigüzel hızlı hızlı sanat sepet haber havadis okumak bakmak dışında vakti pişiremiyorum kendi aleyhime.. dedim ya fonda bi kara taek logosu, sanki hep meşgul hep bi uğraş halinde iziyle gözlerimi kısıp seni düşünüyorum, mutsuz hasta filan değilim.. daha paltomu çıkaramadım sadece, daha ısınamadım buraya, daha alışamadım hele hiç seni görmemeye..
osman çok özlemişim anlamadan, görünce boşaldı ayaklarım, ağlamam ağlamıycam derken, görünce korkudan ölcek gibi oldum ilk an, 'şşş alo' dedin ya bizi görünce hihi romantick! huşu..
neyse dünyalar güzeli 2 gün geçirdik, fatma teyzede devamlı arıyo çok iyi oldu çok sağol diyor, beni sanki sebep görerek gelmesine.... ben de ona mail attım uzun uzun..dedim bizim elimizde de değil pek bişiy,
dedim,
'çocuklar herzaman için şımartılmalı bence, sevgi herzaman için
katbekat gösterilmeli, kalbini aç demişti bana alpay izbırak, çok
sevdiğim tiyatrocu, ben daha orta okul 1 e gidiyordum ona yazdığım
şiirleri okumuştum, kalbini aç gelen vursun giden vursun, şap şup
vursunlar kalbine ohhhh ancak öyle o kalp kalp olcak demişti, ama
demiştim ağlayarak ben; 'ne kadar değer versemde ben, bana onlar değer
vermiyor benim verdiğim kadar...' sen biriciksin demişti, kimsenin
değer vermesini bekleme, göz yaşımı sildi bak dedi bu senin biricik
gözyaşın, kimsede bundan yok, onlar değer vermesede bu senin biricik
gözyaşın, karşılığı olmasa da bu senin biricik sevgi dolu kalbin
demişti.........sevgimiz madem bukadar biricik niye kutulara saklaya saklaya, tasarruf
ede ede verelim, burda oturarak geçen zamana acıyorum ben, işlerimden
de hep öyle ayrılıyorum işte... dışarı çıkıp sevgiyle bişeyler yapmak
için.. severek, coşkuyla.. onun pılı bunun pırtı diye diye geçmesin
zaman..
elinde ne varsa herzaman fazla fazla kendinde kalmayana kadar
verdi annemle babam..onların yüzünden belki de benim uyumsuzluğum,
çocukluğumdan beri arkadaşlarıma ben de, sevgimin yapıp ettirdikleri görece değişse bile,
öyle - yani karşılık beklemeyerek - davrandım..
kimilerini korkuttum kaçırdım, kimileri
şımardı ben kaçtım, kimileri anlamadı.. kimilerini anladı sandım..
neticede bişeyin bizim elimizden çıkmasının aslında sadece vesile
olduğunu anladım, o yüzden yapılan edilen kalmadı geride.. 'an'lar
kaldı, o anlar içinde şikayet edip söylendiysek vay halimize, ohhh be
diyip yaşadıysak ne mutlu bize...'
baktım sora hep ohhhh diyip yaşamışız biz senle, 3 seneye yakındır, şikayet ben etmedim osman hiçbişiyden.. yemin ederim nolur sanmaki öyle, nolur senle yaşadığım hayattan mutsuz ya da tatminsiz sanma hiçbir zaman beni. benim görüp görceğim en güzel en mutlu şeysin sen, bu kadar çok sevdiğim titrediğimsin.. suratımı uzatmalarım, ya da işten - ailevi vesveselerden söylenip sana dert yanmalarım zerre kadar gerçek değil benim hayatımda, kalıcı değil.. hatıram değil onlar.. sensin sadece, ve tek korkum tek mutsuzluğum bigün beni bana kıyamayarak sevmeye devam etmen mutsuz etmekten çekindiğin için benle olman olur..nerden çıktı şimdi bunlar bilmiyorum..
keşke yürüsek gene o yolda sen 'mışıl mışıl uyuycaz' desen gene, ben çekinsem utansam sana sarılıp ağıtlar yakarken, tenine dokunupta ya ayıp edersem ya fire verirsem derken..keşke ben de sana onu öyle yaşatsam, sen beni yanlış bilmesen.. aslında 'normal de hani ayrı yatılır ya' derken ne kastettiğimi hemen anlasan, cümlelerim dolanmasa bi dilime, bi kapılmadan telaşa endişeye yaşasam seni...
nolur aşkım beni hep seni DELİLER gibi seven ve senle hep DELİLER gibi huzurlu, mutlu olan biri olarak hatırla...
gerisi yalan, gerisi hayat..
gerisi aldandığımız geçen zaman..
..
umarım üzmemişimdir seni, bastıramadığım keyfe keder halimle umarım içinde kırmamışımdır .. bende işte yenildim orda şehvet ihtiras :) ve karşısındaki sonsuz utanç ve gene sıradan hislerimle boğuştum kaldım, dedim ya ne kadar sevsemde o başka bi durum başka bi hane kendi annemde olsa o mahrem orası ev bizim evimiz ..diye.. ama işte gözümden kaçan bunun 'normal' bi durum olmadığıydı işte, orda biz dediğin gibi konaklama halindeydik, ve arkadaş evi yakında olsa uzakta çok tercih edilmeyebilirdi, aşkım biriciğim.. uzatmadan bu konuşmayı daha, tekrar özür diliyim.. o güzel dilinle mışıl mışıl diyişine kurban olayım ben..
okadar huzurlu geldim, sarıldımki gene gece sana.. uyumak için 2günün sıraladığı suratını izledim, elinin sıcaklığını, yumaşaklığını, sana sarılmayı..senle yürümeyi.. konuşmayı, durmayı,bakmayı.. esmeyi, dinmeyi..senle olan herşeyi, geçen 2 günü..kavurdum gözlerimle, gözlerim kapalı içten içe ..
uyanmışım sabah kaymış gitmiş yatağımdan, sanki senle kalktım, 5.30 du saat, servise 2.5 saat kala, geride uyuyamadım..
huzur biraz hüzne karıştı, baktım bitmiş sönmüş gece, ankara başlamış.. gelmişim gene, iş.
iş? deme boşver demişim kendime, suss..
sen aramışsın - sesin ne güzel, telefon ne tonsuz..
oturmuşum masanın başına,
yapılacak herhangi birşeye de girişemiyorumki, ya bian biri gelirse diye, öyle gelişigüzel hızlı hızlı sanat sepet haber havadis okumak bakmak dışında vakti pişiremiyorum kendi aleyhime.. dedim ya fonda bi kara taek logosu, sanki hep meşgul hep bi uğraş halinde iziyle gözlerimi kısıp seni düşünüyorum, mutsuz hasta filan değilim.. daha paltomu çıkaramadım sadece, daha ısınamadım buraya, daha alışamadım hele hiç seni görmemeye..
osman çok özlemişim anlamadan, görünce boşaldı ayaklarım, ağlamam ağlamıycam derken, görünce korkudan ölcek gibi oldum ilk an, 'şşş alo' dedin ya bizi görünce hihi romantick! huşu..
neyse dünyalar güzeli 2 gün geçirdik, fatma teyzede devamlı arıyo çok iyi oldu çok sağol diyor, beni sanki sebep görerek gelmesine.... ben de ona mail attım uzun uzun..dedim bizim elimizde de değil pek bişiy,
dedim,
'çocuklar herzaman için şımartılmalı bence, sevgi herzaman için
katbekat gösterilmeli, kalbini aç demişti bana alpay izbırak, çok
sevdiğim tiyatrocu, ben daha orta okul 1 e gidiyordum ona yazdığım
şiirleri okumuştum, kalbini aç gelen vursun giden vursun, şap şup
vursunlar kalbine ohhhh ancak öyle o kalp kalp olcak demişti, ama
demiştim ağlayarak ben; 'ne kadar değer versemde ben, bana onlar değer
vermiyor benim verdiğim kadar...' sen biriciksin demişti, kimsenin
değer vermesini bekleme, göz yaşımı sildi bak dedi bu senin biricik
gözyaşın, kimsede bundan yok, onlar değer vermesede bu senin biricik
gözyaşın, karşılığı olmasa da bu senin biricik sevgi dolu kalbin
demişti.........sevgimiz madem bukadar biricik niye kutulara saklaya saklaya, tasarruf
ede ede verelim, burda oturarak geçen zamana acıyorum ben, işlerimden
de hep öyle ayrılıyorum işte... dışarı çıkıp sevgiyle bişeyler yapmak
için.. severek, coşkuyla.. onun pılı bunun pırtı diye diye geçmesin
zaman..
elinde ne varsa herzaman fazla fazla kendinde kalmayana kadar
verdi annemle babam..onların yüzünden belki de benim uyumsuzluğum,
çocukluğumdan beri arkadaşlarıma ben de, sevgimin yapıp ettirdikleri görece değişse bile,
öyle - yani karşılık beklemeyerek - davrandım..
kimilerini korkuttum kaçırdım, kimileri
şımardı ben kaçtım, kimileri anlamadı.. kimilerini anladı sandım..
neticede bişeyin bizim elimizden çıkmasının aslında sadece vesile
olduğunu anladım, o yüzden yapılan edilen kalmadı geride.. 'an'lar
kaldı, o anlar içinde şikayet edip söylendiysek vay halimize, ohhh be
diyip yaşadıysak ne mutlu bize...'
baktım sora hep ohhhh diyip yaşamışız biz senle, 3 seneye yakındır, şikayet ben etmedim osman hiçbişiyden.. yemin ederim nolur sanmaki öyle, nolur senle yaşadığım hayattan mutsuz ya da tatminsiz sanma hiçbir zaman beni. benim görüp görceğim en güzel en mutlu şeysin sen, bu kadar çok sevdiğim titrediğimsin.. suratımı uzatmalarım, ya da işten - ailevi vesveselerden söylenip sana dert yanmalarım zerre kadar gerçek değil benim hayatımda, kalıcı değil.. hatıram değil onlar.. sensin sadece, ve tek korkum tek mutsuzluğum bigün beni bana kıyamayarak sevmeye devam etmen mutsuz etmekten çekindiğin için benle olman olur..nerden çıktı şimdi bunlar bilmiyorum..
keşke yürüsek gene o yolda sen 'mışıl mışıl uyuycaz' desen gene, ben çekinsem utansam sana sarılıp ağıtlar yakarken, tenine dokunupta ya ayıp edersem ya fire verirsem derken..keşke ben de sana onu öyle yaşatsam, sen beni yanlış bilmesen.. aslında 'normal de hani ayrı yatılır ya' derken ne kastettiğimi hemen anlasan, cümlelerim dolanmasa bi dilime, bi kapılmadan telaşa endişeye yaşasam seni...
nolur aşkım beni hep seni DELİLER gibi seven ve senle hep DELİLER gibi huzurlu, mutlu olan biri olarak hatırla...
gerisi yalan, gerisi hayat..
gerisi aldandığımız geçen zaman..
..
umarım üzmemişimdir seni, bastıramadığım keyfe keder halimle umarım içinde kırmamışımdır .. bende işte yenildim orda şehvet ihtiras :) ve karşısındaki sonsuz utanç ve gene sıradan hislerimle boğuştum kaldım, dedim ya ne kadar sevsemde o başka bi durum başka bi hane kendi annemde olsa o mahrem orası ev bizim evimiz ..diye.. ama işte gözümden kaçan bunun 'normal' bi durum olmadığıydı işte, orda biz dediğin gibi konaklama halindeydik, ve arkadaş evi yakında olsa uzakta çok tercih edilmeyebilirdi, aşkım biriciğim.. uzatmadan bu konuşmayı daha, tekrar özür diliyim.. o güzel dilinle mışıl mışıl diyişine kurban olayım ben..
0 Comments:
Post a Comment
<< Home