04.01.2007 - saat: 13.23
yamruyumru vaziyetimi aldım, ayaklarımı daha fazla ısıtabilmek için masanın altına sürdüğüm radyatöre abandım alt cephemle, üzerim klavyeye mahküm. oda neyaparsan yap buz gibi ki bişeyde yapıldığı yok zaten, yaşadığından haberi olmaz kimsenin burda böyle otursan çalışıyo numarası yapsan, kış geçer sen hasta genede iş güzar bir hal işte..
sabah toplantı yapıldu, sinop özeti hoca amcaya..ey koca başkan bizim başkana.. biz çok romans havasıymışız meğer gönül hanımla o anlaşıldı, şuraya da şunu koyarız buraya da berjer takım ahanda iki tane yeşil abajur, odalara cinevizyon yok polyrocklar çalcakmış feşmekan.. adam dedi siz manyakmısınız bu gayet ciddi kurumsal bi merkez olacak, halk bizim umrumuzda değil gelen zaten ilk 6 ay gelir sonra neyapacak orda devamlı, sinopun delileriyle uğraştırmayın beni hele öyle kültür mültür ayağına entellere hiç bulaşmayın dedi.. a aa! diye kalabaktım.. hele koca atom kadın gönül hanım, ah yüzünden parçacıkların düşüşünü bir görcektin bitanem, sular altında kaldı bizim merkez, ah bizim bilim ve kültür hanemiz.. canımız adak odamız..derken neyse benim bayram değil seyran var demeyerek yaptığım sunum kitapçığı pek övgü aldı adeta hayret uyandırdı, gönül hanımda harikasın envaisin filan diyerek herkese dağıttığım o şematik ve bolbol fotolu, yapılacakların bir action planı edasıyla sayfalarda hazır durduğu kitapcık üzerinden sinop gezimizi tamamiyle tombul bir ev hanımı ağzıyla aktarıverdi, sanırım hoca efendiyi delirtende bu oldu, kadın sadece pis fayanslar ve hantal mutfak davlumbazlarından bahsedivererek biraz polit ama az vahim bir köşeden şutu kaçırmış oldu.. e bende kendisinin yaveri, yolarkadaşı olarak gölgesinde serin sular aramakla kaldım.. uzun süren toplantımız ve toplantıda dimdik duran, kim oldukları kestirilemeyecek kadar aynı duran, adamlarımız gönül hanımı ve başkanı dinledi beni seyretti, ve karar açıklandı: sinoptaki binanın tepesine asılacak panoda bilim ve kültür merkezi yazılamaz, keza bilim şu ve budur halbuysa kültür bu ve şudur, madem öyle zavallı toz parçası binanın ismine 'bilgi merkezi' denmesi uygun görüldü, gereği düşünüldü... ben sunum tasarımındaki ismi değiştireceğim (1dakikalık iş) ve 7 sayfadan ibaret kitapçığımın yapılacak maddesi oradaki şuan karşıma dizilseler tanımayacağım tipler tarafından gözden geçirelecek yani kısaca toplantıda konuşulan şeyler (dinledilerse eğer) eklenecek, badana rengine beyaz değilde kırık beyaz dediysek o cümlede yarım saniye sürecek olan bir değişiklik yapılacak... herneyse toplantı bittiğinde saat 10.30 sularıydı, gönül hanım ve ailevi ekibi yakın arkadaşlarının kızını evlendirmek üzere 2 haftadır tasarım ve dikimi süren kırmızı fistanlarını takınarak Urfa yoluna düştüler.. ben kaldımmı ben başıma, hadi araki bulasın o toplantıdaki adamları, toplantıdan biz erken çıktık onlar benim yüksek müsademle devam ettiler konuşmaya, yani odalarını ve sairelerini öğrenemedim..herbiri bilmemne bölüm başkanı gayet asil kimseler, ben matbaanın dibinden oldukları masalara telefon dahi açamıyorum, öyle bir dahili sistem bile geliştirilmemiş, ırgat sınıfı onlarla konuşamıyor kolay kolay, işini yapıyor, düzeltmeyse düzeltme, yenilikse yenileme.. beklemeye koyuluyor.. saat olsunki 14.00, gün devrilsin yana, yanıbaşında fırtınalar kopsun, tirbülanslar arasında ırgat bir o yana bir bu yana şimdi o tanımsız kahve tonlu dik duran adamlardan emir bekliyor,..
az satır evvel yada yemekten önceki paragrafımda 'belli ve belli değil' derken hatıra pelerinimden bunlar sarkıyordu, napsak napsak diye de duramıyorum..bilet ayırttım, sana yazıyorum şimdi.. ortak blogumuza da yazarım belki, belki aynı şeyleri..hani bilinmeyenli iş günleri aktarımı baabından copy paste ederim ya da.. sonra olur 3 - 4 çıkar sigara içerim ankaranın kimsesiz, bükük havasında, bugün sabah kar yağışıyla 6 dereceye çıkmış olan havasında..
sonra evimin yolunu tutar, geri sayaçlarımdan yakarım bi tutam.. akşam sevinç kırması, akşam kamil torbası, akıl hocam gönül dostum ile konuşur, belki film izler yatarım.. onunla geçireceğim son 8 günün biri daha bitmiş olur sabah, kalkarım geri buraya gelirim.. ben uyurken üşümüş taşlarını duvarlarını sevmeye çalışırım, soba desen masa - masa desen bir fani..
aşkım bunlar biyana, tekirdağ da ve yol boyunca kamille müpem gelecek planlarımızı tokuşturduk da benim ankarada açmak istediğim yerin yada şeyin ismi bile belli oldu konuştukça, 'LOKAL' diyeceğim adına ve mutelif yerlerde şekillerde açacağım lokali, yani ayrancıda bir garaj, kızılayda bi büfe, tunalıda bir bakkal, ümitköyde atıyorum bir müzik stüdyosu bile olabilir icaabında. hepsinin maksadı ayrı ve belli, erişimi kolay tek elden yerler olacak, disiplinler arası proje mekanı kisvesi altında, workshoplar, video izlenceleri, oturup fikir istişareleri yapılabilecek, sanal takılacak daha ziyade aslında, yani ankaralı severlerini (müzik grupları yada sanat öğrencileri) biraraya getirip bişeyler organize etmekle mükellef olacak, bu 'LOKAL' in non profit eğlenceleri dışında asıl para getirecek ayağıda reklam, grafik işleri yürütecek..kah evden ofis kah dışardan müsait bir diğer lokale yerleşerek, ve hatta üniversite öğrencilerine proje yaptıtılacak bu ayakta, TAEK ilk isim olabilir müşterilerden, ben kendimi sevdirir saydırırsam.. bakalım.
gelsin konserler gelsin sergiler gelsin kendi güzelim çırpınışlarımız..sevdiceğim biricik aşkım herşeyim,
sana gülnaneler, yosun rengi içlikler getireceğim, inşallah bulursam.
kesiyorum şimdi, afiş yapmaya başlayayım, 2 ay sonraki açılışın afişi - ben şimdi yapsam onlar yarın görse düşünmeye anca başlarlar, 1 aya anca karar verilir...
sabah toplantı yapıldu, sinop özeti hoca amcaya..ey koca başkan bizim başkana.. biz çok romans havasıymışız meğer gönül hanımla o anlaşıldı, şuraya da şunu koyarız buraya da berjer takım ahanda iki tane yeşil abajur, odalara cinevizyon yok polyrocklar çalcakmış feşmekan.. adam dedi siz manyakmısınız bu gayet ciddi kurumsal bi merkez olacak, halk bizim umrumuzda değil gelen zaten ilk 6 ay gelir sonra neyapacak orda devamlı, sinopun delileriyle uğraştırmayın beni hele öyle kültür mültür ayağına entellere hiç bulaşmayın dedi.. a aa! diye kalabaktım.. hele koca atom kadın gönül hanım, ah yüzünden parçacıkların düşüşünü bir görcektin bitanem, sular altında kaldı bizim merkez, ah bizim bilim ve kültür hanemiz.. canımız adak odamız..derken neyse benim bayram değil seyran var demeyerek yaptığım sunum kitapçığı pek övgü aldı adeta hayret uyandırdı, gönül hanımda harikasın envaisin filan diyerek herkese dağıttığım o şematik ve bolbol fotolu, yapılacakların bir action planı edasıyla sayfalarda hazır durduğu kitapcık üzerinden sinop gezimizi tamamiyle tombul bir ev hanımı ağzıyla aktarıverdi, sanırım hoca efendiyi delirtende bu oldu, kadın sadece pis fayanslar ve hantal mutfak davlumbazlarından bahsedivererek biraz polit ama az vahim bir köşeden şutu kaçırmış oldu.. e bende kendisinin yaveri, yolarkadaşı olarak gölgesinde serin sular aramakla kaldım.. uzun süren toplantımız ve toplantıda dimdik duran, kim oldukları kestirilemeyecek kadar aynı duran, adamlarımız gönül hanımı ve başkanı dinledi beni seyretti, ve karar açıklandı: sinoptaki binanın tepesine asılacak panoda bilim ve kültür merkezi yazılamaz, keza bilim şu ve budur halbuysa kültür bu ve şudur, madem öyle zavallı toz parçası binanın ismine 'bilgi merkezi' denmesi uygun görüldü, gereği düşünüldü... ben sunum tasarımındaki ismi değiştireceğim (1dakikalık iş) ve 7 sayfadan ibaret kitapçığımın yapılacak maddesi oradaki şuan karşıma dizilseler tanımayacağım tipler tarafından gözden geçirelecek yani kısaca toplantıda konuşulan şeyler (dinledilerse eğer) eklenecek, badana rengine beyaz değilde kırık beyaz dediysek o cümlede yarım saniye sürecek olan bir değişiklik yapılacak... herneyse toplantı bittiğinde saat 10.30 sularıydı, gönül hanım ve ailevi ekibi yakın arkadaşlarının kızını evlendirmek üzere 2 haftadır tasarım ve dikimi süren kırmızı fistanlarını takınarak Urfa yoluna düştüler.. ben kaldımmı ben başıma, hadi araki bulasın o toplantıdaki adamları, toplantıdan biz erken çıktık onlar benim yüksek müsademle devam ettiler konuşmaya, yani odalarını ve sairelerini öğrenemedim..herbiri bilmemne bölüm başkanı gayet asil kimseler, ben matbaanın dibinden oldukları masalara telefon dahi açamıyorum, öyle bir dahili sistem bile geliştirilmemiş, ırgat sınıfı onlarla konuşamıyor kolay kolay, işini yapıyor, düzeltmeyse düzeltme, yenilikse yenileme.. beklemeye koyuluyor.. saat olsunki 14.00, gün devrilsin yana, yanıbaşında fırtınalar kopsun, tirbülanslar arasında ırgat bir o yana bir bu yana şimdi o tanımsız kahve tonlu dik duran adamlardan emir bekliyor,..
az satır evvel yada yemekten önceki paragrafımda 'belli ve belli değil' derken hatıra pelerinimden bunlar sarkıyordu, napsak napsak diye de duramıyorum..bilet ayırttım, sana yazıyorum şimdi.. ortak blogumuza da yazarım belki, belki aynı şeyleri..hani bilinmeyenli iş günleri aktarımı baabından copy paste ederim ya da.. sonra olur 3 - 4 çıkar sigara içerim ankaranın kimsesiz, bükük havasında, bugün sabah kar yağışıyla 6 dereceye çıkmış olan havasında..
sonra evimin yolunu tutar, geri sayaçlarımdan yakarım bi tutam.. akşam sevinç kırması, akşam kamil torbası, akıl hocam gönül dostum ile konuşur, belki film izler yatarım.. onunla geçireceğim son 8 günün biri daha bitmiş olur sabah, kalkarım geri buraya gelirim.. ben uyurken üşümüş taşlarını duvarlarını sevmeye çalışırım, soba desen masa - masa desen bir fani..
aşkım bunlar biyana, tekirdağ da ve yol boyunca kamille müpem gelecek planlarımızı tokuşturduk da benim ankarada açmak istediğim yerin yada şeyin ismi bile belli oldu konuştukça, 'LOKAL' diyeceğim adına ve mutelif yerlerde şekillerde açacağım lokali, yani ayrancıda bir garaj, kızılayda bi büfe, tunalıda bir bakkal, ümitköyde atıyorum bir müzik stüdyosu bile olabilir icaabında. hepsinin maksadı ayrı ve belli, erişimi kolay tek elden yerler olacak, disiplinler arası proje mekanı kisvesi altında, workshoplar, video izlenceleri, oturup fikir istişareleri yapılabilecek, sanal takılacak daha ziyade aslında, yani ankaralı severlerini (müzik grupları yada sanat öğrencileri) biraraya getirip bişeyler organize etmekle mükellef olacak, bu 'LOKAL' in non profit eğlenceleri dışında asıl para getirecek ayağıda reklam, grafik işleri yürütecek..kah evden ofis kah dışardan müsait bir diğer lokale yerleşerek, ve hatta üniversite öğrencilerine proje yaptıtılacak bu ayakta, TAEK ilk isim olabilir müşterilerden, ben kendimi sevdirir saydırırsam.. bakalım.
gelsin konserler gelsin sergiler gelsin kendi güzelim çırpınışlarımız..sevdiceğim biricik aşkım herşeyim,
sana gülnaneler, yosun rengi içlikler getireceğim, inşallah bulursam.
kesiyorum şimdi, afiş yapmaya başlayayım, 2 ay sonraki açılışın afişi - ben şimdi yapsam onlar yarın görse düşünmeye anca başlarlar, 1 aya anca karar verilir...
0 Comments:
Post a Comment
<< Home